bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bunun en güzel ve bilindik iki örneği, ahlat ağacı ve nuh tepesi filmleridir. genel olarak bu konunun işlenmesini sevsem de dönüp dolaşıp aynı konuyu sadece taşra zerinden incelemek biraz yorucu geliyor açıkçası. bu konuda aklıma gelen diğer başka bir filmse bizi hatırla'dır. mesela bak o biraz daha şehirliydi. çağan ırmak o filmde nuri bilge ceylan'dan ve cenk ertürk'ten daha farklı bir yol seçip derdini şehirli insan üzerinden anlatmaya çalışmıştır. bu baba oğul çatışmasını orhan pamuk da taşra üzerinden kırmızı saçlı kadın romanında anlatmıştı. onun hikayesinin ana karateri de yine taşraydı. aslında tüm bu ve benzeri eserleri ortaya çıkaranlar haklılar. çünkü türkiye gibi şovenizmin baskın, bireyselliğin ise düşük olduğu ülkelerde devlet hep baba olarak tasvir edilmekte. vatandaş ise oğul. haliyle, bu durum bizleri bir çıkmaza itmekte. zira ıskalanan bir şey var: bu baba oğul çatışmasında en çok zararı gören anne.
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aslında bu çatışma, genellikle erkeklerin iktidar mücadelesinden kaynaklanıyor bana göre ama sinemada farklı bakışlarla yaklaşılıyor; baba kumarbaz, alkolik veya başka bir kadının peşinden gidip ailesini arkada bırakmış oluyor.